Geçenlerde iş adamı bir dostumdan dinlediğim ve çok hoşuma giden bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Türk ve Japon işadamlarının toplantısında, bizimkiler Japonlara “nasıl bu kadar çalışkan, terbiyeli, geleneklerine ve ülkelerine bağlı olduklarını” soruyorlar. Japonlar da “ilkokul öğrencilerinin hepsini çeşitli araçlarla Hiroşima ile Nagazaki’ye (2. Dünya savaşı sırasında atom bombası atılan kentler) götürdüklerini, orada tarihin Japonlara karşı olan acımasızlığını gösterdiklerini, böylece kültürel şok geçiren öğrencilerin hayatları boyunca ülkelerine bağı kaldıklarını” anlatıyorlar. Bizimkiler “iyi ama bizim bir Hiroşima’mız bir Nagazaki’miz yok” deyince, Japonlar da “olur mu sizin de Çanakkale’niz var” diyorlar.
Bunu şunun için anlattım. Biliyorsunuz yıllardan beri Türkiye’de hep suni düşmanlıklar ve ayrımcılıklar yaratıldı. Solcu-Sağcı, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Laik-Dinci, İnanan-İnanmayan diye halk ikiye bölünmek istendi. Türkiye ayrımcılıktan çok çekti. Halk ne kadar kanmasa bile, ne kadar sağduyusunu muhafaza etse bile bunun zararları büyük oldu. Altmış ihtilali, Maraş katliamı, öğrenci olayları, Seksen ihtilali, Madımak Oteli bunlardan yalnızca bir kaçı.
Yine Türkiye 1984 ten bu yana, Güney doğu’da 35 bin evladını yitirdi. Yüz milyarca dolar para halkın cebinden çıktı. Eskiden bizler arkadaşımızın ya da komşumuzun etnik kimliğini sormazdık. Ancak şimdilerde etnik köken sorgulanır oldu.
Türkiye’de yaşayan her kesimin kültürünü devam ettirmeye hakkı olduğunu düşünüyorum. Bu, ülkeye bol desenli bir halı gibi zenginlik katıyor. Etnik kimlik şereftir. Ancak bunu yaparken asla ayrımcılık yapmamalı. Herkes farklılıklara saygı göstermeli. İşte bunun yolu Çanakkale’yi, Dumlupınar’ı, Sakarya’yı, Afyon’u, Gaziantep’i, İzmir’i anlamaktan geçiyor. Çanakkale’deki şehitliklerde…
…Edirne’den-Kars’a kadar Türkiye’nin bütün illeri ile o zaman Osmanlı toprağı, şimdilerde Suriye, İsrail, Ürdün, Irak’a bağlanan illerden olan Mehmetçikler yan yana yatıyorlar. Onlar henüz on yedili, on sekizli yaşlarda bu ülke için şehit olurken…
…yanındaki Mehmetçiğin kimliğini sorgulamadılar. Aralarında Türk, Kürt, Çerkes, Abhaz, Laz, Boşnak, Arnavut, Arap olanlar vardı. Onlar ülkenin toprağını, namusunu, bayrağını düşmana teslim etmemek için hep birlikte canlarını verdiler.
Ulusal kurtuluş savaşında binlerce kadınımız cepheye cephane taşımadı mı? O halde kadınlarımıza uygulanan ayrımcılık neden? Neden hala kadınlarımızı katlediyoruz? İşte bunun nedeni Çanakkale’yi ve Kurtuluş savaşını anlamamak. Çünkü o vatan evlatlarını doğuran da, büyüten de, acısını içine atarak cepheye gönderen de bizim kadınlarımız.
Türkiye 2001 krizinde on milyarlarca dolar kaybetti. Bu paralar bazı bankaları kurtarmak adına bu fakir halkın cebinden çıktı. Halbuki Milli Eğitim Bakanlığı her sene 18 Mart ve sonrasında ilköğretim öğrencilerini Çanakkale’ye götürse, orada yazılan destanı anlatsa, şehitlikleri gezdirse, böylece kültürel bir şok yaşatsa birbirine hoşgörüyle bakan, birbirini seven ve anlayan yeni nesiller yetiştirmez mi?
Bunun maliyeti 2001 krizinde, Güney doğu’da harcanan paradan daha az olmaz mı? Üstelik bundan sonra yitirilecek canlar da engellenmiş olmaz mı? Ülkeyi ayrımcılığa sürüklemek isteyenlerin planları bozulmaz mı?
Ülkelerinden binlerce kilometre uzaktan gelip evlatlarına sahip çıkan Anzak’ları bir düşünün!
Soma’da canımızdan canlar yitirdik. Canlarını yitiren bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Prof. Dr. Harun Uysal
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü
e: mail ; [email protected]