P.L Debevoise
Her insan, hayatını bir hikâye olarak yaşar.Tiyatroya, oyun olarak uyarlanmış bir hikâye gibi.Doğumumuzla perde açılır.Büyüdüğümüz aile ve yetiştiğimiz çevre, sahnenin arka fonunu oluşturur.Bu arka fon, sahnelenen oyunun nasıl bir seyir göstereceği konusunda, bize az çok fikir verir.
Yoksulluğun izlerini taşıyan bir fonda, sorumsuz bir şımarıklık beklemeyiz oyunculardan.
Tutucu kalıpların egemen olduğu bir arka plan, oyuncuların çoğunun, hayatı keşfetme konusunda tutuk olacağını, orada bilimin, sanatın ve felsefenin yeşeremeyeceğini düşündürür bize.Öfke ve şiddetin kokusunu taşıyan bir arka planda sahneye çıkan oyunculardan, korku ve keder dolu bir oyun bekleriz.
Ama hayat denen bu tiyatronun sahneleri sıkça değişir ve oyun sürprizlerle doludur.
Yoksul kız, okuyup iyi bir iş sahibi olarak, oyunun akışını değiştirirken, mirasyedi delikanlı, bir zamanlar kendi babasının olan fabrikada, yoksul işçi rolünü üstlenebilir.Yetiştiği tutucu ortamda düşünce dünyası kısırlaştırılmaya çalışılan genç,bütün ön yargıları yerle bir eden ve dünyayı değiştiren bir bilim-felsefe insanına dönüşebilir.Veya öfke ve şiddetin kol gezdiği bir ortamdan, siyahların kaderini değiştiren, Nobel Barış ödüllü bir Nelson Mandela çıkabilir.
Buradan şu sonuca varmamız mümkün görünüyor: Baştan bize biçilen rol, değişebilir.Kişiliklerimiz, gayretlerimiz ve doğaçlamalarımız, oyunun akışına damga vuracaktır.
Bazen ben kendime şu soruları soruyorum,oyunu sorguluyorum;Kostümler, makyaj, diğer oyuncular?Oyunun başrol oyuncusu benmiyim,yoksa başrol oyuncusu benim dışımda mı?
Başarılı mıyım?Yoksa rolüm üzerimde eğreti mi duruyor?40 yaşındaki oyuncunun, 60 yaşında birini oynaması mı, gördüğüm?
Yoksa 19 yaş sendromu üzerimde yapışıp kalmış mı?Veya bir kadının, erkek rolünü üstlenmesi mi şu anki rolüm.....
Yoksa hepsi bir yana Mutsuz bir figuran mıyım?
Kendinizi, ödüllü bir oyuncuya dönüştürmek istiyor ama bunu nasıl yapacağınızı bilmiyor musunuz?Peki, o zaman burada durun!
Size bazı eğitimlerden edindiğim ve hayatımda da tecrübe ettiğim, kendi hayat sahnenizde oynadığınız rolü biraz daha yakından tanımanız ve gerekiyorsa, o rolü değiştirmeniz için yardımcı olacak bazı ipuçları vereceğim.
İnsan kişiliği belli kalıplar içerir.Bu kalıplar, hem genetik olarak aktarılır, hem de yaşanan deneyimlerle şekillenir.Hemen hepimizin, karşılaşmak durumunda olduğumuz çocuk, anne, baba, erkek, kadın figürleri gibi kavramlarla ilişkilerimiz, eş ve arkadaş bulmak, hayatımızı kazanmak için çalışma, toplumsal bir varlık göstermek için üstlenmek durumunda olduğUmuz roller, bu kalıpları şekillendirir.
Bu kalıplar, kuşaktan kuşağa aktarılır ama yaşam boyunca, pek çok kez değişikliğe uğrar.Dünyaca ünlü bir psikolog bu kalıpları adlandırmış...Kurban kişilik;kendilerini, yalnız, aldatılmış ve incitilmiş hisseden insanlar... Sürekli anne- babasının, eşinin, çocuklarının, akrabalarının, işyerinin, memleketin halinin onu mahvettiğini anlatmayı sever..Ait olmaya, bağlanmaya ve kendini güvende hissetmeye özlem duyar...
Gezgin;Hayatı keşfetmeye meraklı insanlar..Gezginler, bir yere sıkışıp kalmaktan, geleneksel değerlere yenik düşmekten, sıkılmaktan ve içsel boşluktan korkarlar...daha anlamlı ve doyurucu bir hayata sahip olmaya ve kendini keşfetmeye özlem duyarlar.
Kahraman kişilk;‘Savaşçı’ da denilen bu kişilik kalıbı, hedefine odaklı, kararlı ve mücadelecidir,enerji doludur...Özgüvenleri ve hayata inançları yüksektir...Güçlü, becerikli olmayı, dünyayı daha yaşanılır bir hale getirmeyi, her koşulda ve zorlukta kazanmak ve yaptıkları şeylere anlam katmayı özlerler...
Fedakar;Şefkatin,anlayış ve desteğin, empati ve cesaret vermenin kişilik kalıbıdır.Dinlemeyi bilirler ve her şeyi, yapıcı ve olumlu şekilde ele alırlar.Özlemleri: Başkalarını korumak, yardımcı olmak ve huzurlu ortamlar yaratmaktır.
Masum kişilik;Büyük bir saflık ve masumiyet içinde, hayata ve herkese güven beslerler.
İç huzurları derindir ve ilişkilerinde bir çocuk gibi çok açık ve şeffaftırlar.Tehlikeden, terk edilmekten ve cezalandırılmaktan çok korkarlar....Mutlu ve özgür olmak, koşulsuz sevilmek, korunmak ve kabul görmeye büyük özlem duyarlar..
Büyücü:Aslında, burada büyücü sözcüğü, bilinen anlamda büyü yapan değil, derin bilgisi ve becerisiyle, büyük ve arzulanır değişiklikleri gerçekleştirebilen insan anlamında kullanılmaktadır.Zekâ ve yaratıcılıklarıyla, başkalarının çaresiz kaldıkları sorunları çözerler.
Büyücü kalıbındaki insanlar, güç ve sezgilerini kaybetmekten ve istemeden başkalarına zarar vermekten korkarlar.
Her bir kişilik hem olumlu, hem de olumsuz yönler taşıyor..Tüm bu kalıplar, zaman zaman hepimizde, çeşitli derecelerde ortaya çıksa da, genelde yaşam tiyatromuza, bir kalıp hâkimdir.
Eğer hâkim olan ve olmayan tüm bu kalıpları yeterince tanırsak, kalıbımızın olumsuz yönlerini dönüştürerek ve gerekiyorsa başka bir kalıbın olumlu özelliklerini üstlenerek hayat tiyatromuzu, hem bir oyuncu olarak kendimiz, hem de bizi izleyen seyircilerimiz için çok daha huzurlu ve eğlendirici bir hale getirebiliriz.
Bunu yapmalıyım....Yapmalısınız....Yapmalıyız.......Perde kapanmadan!
Sağlıcakla ve Sevgiyle kalın.....