SAĞLAM VÜCUT İÇİN GEÇ KALMADINIZ !
Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Böyle bir atasözümüz olmasına rağmen sağlam bir bedene sahip olmanın koşulları, birey ve toplum tarafından ne kadar yerine getirilmektedir?
Tek tek bireyler olarak, sağlıklı olmanın ve öyle kalmanın yolunun sportif etkinliklerden geçtiğini bilmeyenimiz yoktur. Sağlam kafalarda eğitim ve öğretimin daha etkin ve verimli olacağı zaten açıktır. Sporun hayatımızın her döneminde yaşamımızın bir parçası olması gerektiğini uzmanlar her fırsatta tekrarlar durur. Küçük yaşlarda sporla tanışıp spor disiplini içerisinde büyüyen çocukların özgüvenlerinin geliştiği, bu güvenin de hayatta başarının en temel taşlarından biri olduğu tespit edilmiştir.
Ancak velilerde sık sık, spora yönlendirilen çocuğun derslerini ihmal edebileceği kanısına rastlanır. Spora ayrılan zaman, derslere ayrılacak zamandan eksilme olarak algılanır. Oysa önemli olan olabildiğince uzun çalışma değil, verimli çalışmadır. Düzenli spor yapan öğrenci zamanın değerini ve başarının çalışmaktan geçtiğini öğrenir. Zamanı doğru kullanmayı ve azimli olmayı spor sayesinde öğrenen gencin derslerinde de başarıyı yakaladığı gözlenmektedir.
Dolayısıyla bu önyargı halinde süre giden kanaatlerin davranışlarımızı yanlış yönlendirmesinden kurtulmak bizler için esaslı bir ilerleme sayılmalıdır.
Tenis dünyada olduğu gibi ülkemizde de sevilen, her yaşta yapılabilen bir spordur. Tenisçi sayısı her yıl hızla artmaktadır. Eğitimin yarım gün uygulandığı okullar gerek öğrenciler, gerek öğretmenler açısından tenise başlamak için iyi bir fırsattır. Zevkli rekabet ortamı tenise, her yaş grubu için ayrı bir çekicilik sağlar. Önce öğrendiğiniz grup içinde, sonra kulüp hatta şehir dışında düzenlenen turnuvalarda kendinizi sınayıp, geliştirebilme olanağınız vardır.
Tenis yaklaşık on iki – on dört yaşlarına dek bir oyundan ibarettir. Bu yaşlara dek çocuk oyun içinde tenis sporunda gerekli temel vuruş tekniklerini öğrenip geliştirir. Aşılması gereken zorluklarla tanışılan, başarmak için yeniden ve yeniden denemeyi gerektiren, azmin ya da yılgınlığın sonuçlarını ve bunların yan etkilerini yaşayarak öğreten bir dönemdir Zorlukların aşılmasının getirdiği keyfin tadılması, sporcu karakterini biçimlemeye başlar.Dışarıdan alınacak teknik destek, elbette bu dönemin çok daha zevkli ve verimli geçmesini sağlayacaktır.
Çevrenizdeki tenis kulüpleri bu konuda yeterli donanıma sahiptir. Deneyimli eğiticiler çocuklara gruplar halinde farklı oyunlar oynatırken, onları hem eğlendirir hem de tenisin temel vuruşlarını öğretirler. Bu çocuklar giderek sporcu olacak, uzun süreli çalışmalar sonucunda kendi oyun tarzlarını ve kendi özel vuruş tekniklerini keşfedeceklerdir.
Turnuvalar sırasında birçok iş insanı ile karşılaşma ve tanışma fırsatı bulursunuz. Başarılı, parlak öğrencilerle bir araya gelir, onlarla arkadaş olursunuz. Hepsi de disiplinli bir şekilde aynı hedefe yürümektedir: “Biraz daha iyi yapabilme, bir adım daha ileri gitme”. Çevrenizdeki bu çaba ve azimle yeteneklerini geliştirebilmiş sporcular sizin gelişiminize de katkıda bulunurlar.
Ancak performansa yönelik üst düzey tenisi tercih ederseniz, işler biraz karmaşık hale gelecektir. Bu durumda çocuk artık sürekli maçlara girerek kendini sınamalı, belirlenen eksiklere göre antrenman programı uygulamalıdır. Bu dönemde daha özel çalıştırıcı gereksinimi duyulur. Turnuvalar hem sık hem masraflıdır. Yol, konaklama, katılım, malzeme masrafları, sporcuyu ve velisini zorlamaya başlar. İşte bu noktada sponsor desteği gereklidir. Bu konuda Sporculara destek veren sadece birkaç vakıf, kuruluş vardır. Hülya Avşar Vakfı da bunlardan biridir. Farklı illerde Hülya Cup adlı özel turnuvalar düzenleyerek, turnuva gelirleri ile belli sporculara destek olmaya çalışırlar. Ancak bunların destek olduğu sporcu sayısı oldukça sınırlıdır. İhtiyaca yeter olmaktan uzaktır.
Federasyonun sporu yaygınlaştırma gibi bir görevi olduğundan, genel beklenti bu dönemde sporculara daha fazla yardım etmesi yönündedir. Ancak federasyon bu konuda pek bir şey yapmaz, yapamaz. Bu durumda çok yetenekli de olsanız, eğer yeter paranız yoksa tenisten uzaklaşmak zorunda kalabilirsiniz. Bu durum nedeniyle pek de haksız olmayan “tenis zengin sporudur” algısı yaygınlaşmış gitmiştir.
Aynı şekilde Eğitim Sistemimizde de başarılı sporcuyu destekleyelim anlayışı pek hâkim değildir. Ne kadar başarılı olursanız olun, er geç “Ya Tenis, Ya Eğitim” seçeneksizliği ile karşı karşıya gelirsiniz. Ayda bir, hatta iki kez derslerden uzak kalacağınız turnuvalara gitmek zorundasınızdır. Katılmazsanız rekabet ortamında gerilerde kalırsınız. Antrenman dışında fazladan ders çalışarak bu dönemi atlatmaya çalışırsınız. Ancak lise Yerleştirme Sınavı ile başlayan sıkıntı, Üniversiteye hazırlıkta iyice kendini gösterir. İstediği kadar başarılı olsun bu dönemlerde sporcu, tenisi bırakmak zorunda kalır. Çok azı üniversite döneminde tenise geri dönüş yapabilir. Üniversiteler de bu denli zorlu yollardan geçerek gelen sporculara burs olanakları sunmaktan acizdir. Milli Takımda oynamış olmayı burs için tek koşul olarak belirleyen üniversite, birçok sporcuya kapısını kapamış olur. Oysa daha fazla sporcuyu kucaklayan bir burs programı benimsense sporcu öğrenciler ve diğerleri için özendirici olabilirdi.
Ne yazık ki, mevcut durumdan yararlanarak para kazanan kesimlerin elinde tenis, bol kazançlı ekonomik bir sektör haline gelmiştir. Milli Takım yolundaki sporculara bol keseden puan dağıtılan, pahalı otel turnuvaları sayesinde veliler ciddi boyutlarda para harcamak zorunda kalmaktadır.
Durun yahu! Ben okuru tenis sporuna özendirmeyi hedeflemişken vardığımız yere bakar mısınız? Evet doğrudur. Farklı alanlarda olduğu gibi tenis sporunda da eleştirilecek çok konu, çözüm bekleyen çok sorun var.
Her alanda arzu edilen koşulları yaratma işi önce onları arzu etmekle başlar. Ben öyle yaptım, üstüne sizle paylaşabilmek için yazdım. Bir araya gelir, birlikte çabalarsak tıpkı bir tenis şampiyonu gibi adım adım arzu ettiğimiz hedefe ulaşabiliriz.
Onun için siz iyisi mi gelin, hemen tenise başlayın. Sürekli spor yapın. Sağlıklı yaşayın, sağlıcakla kalın.
Beytullah Aldemir